Zamanın gözde mesleğiydi, teknolojiye yenildi
El emeğiyle üretilen ve coğrafi işarete kavuşan şimşir kaşık, Sakarya'nın Taraklı ilçesinde az sayıda usta tarafından üretilmeye devam ediyor. Bakteri üretmemenin yanı sıra besin değerini düşürmeme özellikleriyle dikkat çeken kaşık bin bir emekle üretilerek dünyanın birçok ülkesine ihraç ediliyor.
El emeğiyle üretilen ve coğrafi işarete kavuşan şimşir kaşık, Sakarya’nın Taraklı ilçesinde az sayıda usta tarafından üretilmeye devam ediyor. Bakteri üretmemenin yanı sıra besin değerini düşürmeme özellikleriyle dikkat çeken kaşık bin bir emekle üretilerek dünyanın birçok ülkesine ihraç ediliyor.
Sakarya’nın Taraklı ilçesinde bin bir emekle az sayıda usta tarafından üretilen şimşir kaşık, bakteri üretmemenin yanı sıra besin değerini düşürmeme özellikleriyle biliniyor. Zamanın gözde meslekleri arasında olan kaşık oymacılığı günümüzde teknolojinin gelişmesiyle kaybolmaya yüz tuttu. Coğrafi işarete sahip olan kaşığın üretimi ise ustaların orman işletmelerinden aldıkları şimşir ağaçlarını kereste haline getirilmesi neticesiyle üretiliyor. Ağaçlar ıslatıldıktan sonra taslama nacağı ile ham odunlara kaşık taslağı veriliyor. Daha sonrasında kaşık keseri ile ‘iğnek’ adı verilen inceltme, oyma keseri ile ‘keselleme’ adı verilen oyma işlemlerinden geçen keresteler, ‘kaşık bıçağı’ adı verilen aparatla yontma yapılarak kaşık şekli veriliyor. Bin bir emekle üretilen ve teknolojiye yenik düşen kaşık ilçenin Alballar Mahallesi’nde yaşayan ve kendini bu meslekte son usta olarak gören 76 yaşındaki Sabri Özşahin tarafından yapılıyor. Yetiştirecek çırak bulunmadığını ve kaşıkları elle yapan ustanın az sayıda olduğunu belirten Özşahin, bu işle uğraşan herkesin makineyle üretim yaptığını söyledi.
“Bölgede başka kimse yok elde yapan bir ben varım”
Kendini bu meslekte son usta olarak gören 76 yaşındaki Sabri Özşahin, “10 yaşından beri yapıyorum şu anda yaşım 76, 66 sene oldu. Bu bizim kaşıkçılık burada tarihtir. Tarihten bu yana bu iş devam ediyor benim çocukluğumda tabii böyle lamba falan yoktu ben çırayla çalışıldığını biliyorum. 1990’lara kadar köyümüzün geçimi yüzde yüz bu kaşık işiydi daha sonrasında yüzde elli, yüzde elli oldu. Şu anda elde yapılmıyor artık bölgede başka kimse yok elde yapan bir ben varım makinelerde yapılıyor ama makine kaşığı da bu estetikte olmaz. Şimdi kaşığın yüzde doksan dokuzu kayın ağacından oluyor bizim bölgemiz kayından yapar ama başka bölgelerde her ağaçtan yapıyorlar ve en iyi kaşık şimşirden zeytinden olur. Zeytin de tarladaki değil, doğadaki aşılanmamış olacak. Şimşir kaşıkla yemek yiyen insandan mide hastalığı, ağız, diş sağlığı sorunu olmaz. Bakteri almaz ve üretmez şimşirin özelliği bu. Bunun ben coğrafi işaretini de aldım. Şimşirin tarağını kullanan insanın saçlarında da sorun olmaz. Elektriklenme, kırılma, dökülme migren ağrısı olmaz. Bunlar hep kanıtlanmış şimşir tarak altın taraktan, elmas taraktan daha üstündür” dedi.
“Yaş ilerleyince bende artık yapamaz oldum”
İlerleyen yaşından dolayı kendinin de kaşık yapmakta zorlandığını aktaran Özşahin, “Yaş ilerleyince ben de artık yapamaz oldum. Bu iş el becerisi ben gençliğimde 250 adet yapıyordum günde kayınla ama şimşirden olmaz. Şimşirden, motor taksan yaklaşık 20 adet yapılır çünkü şimşir ağacı sert ve pürüzlü bir ağaçtır. Ben dedemle, babamla il dışına panayırlara kaşık satmaya giderdim. Pandemide Amerika’ya çocuklara yemek, mama kaşığı yaptım. İtalya ise şimşiri beğenmedi zeytin ağacı gönderdi ondan yaptım. İngiltere’ye de cevizle yaptım, son zamanlarda telefonla satıyorum. Benim ürünümü Taraklı’da bulamazsınız. Şu anda fiyatlarım çocukların yemek kaşıkları 40, büyük insan yemek kaşıkları 60, karıştırma kaşıkları 80, kepçe dediğimiz en büyükleri 100 liradır. Bu seneki piyasa budur ama seneye ne olur bilmiyorum” diye konuştu.