Tamamı tek bir levhada: Kuran-ı Kerim, gubari üslubuyla yeniden yazıldı
Hattat Ressam Levent Karaduman, gubari üslubuyla 15 ayda Kuran-ı Kerim'in tamamını levha üzerine işledi. Ortaya çıkardığı eser hakkında konuşan Karaduman, Dünyada ilk defa Kuran-ı Kerim gubari hatla yazılmıyor. Fakat Osmanlı döneminden sonra terk edildi. 19. yüzyıldan sonra 21. yüzyılda ilk defa ben yazdım dedi. İş adamı ve koleksiyoner Ali Bayraktaroğlu'nun galerisinde bulunan eser, ilerleyen günlerde sanatseverlerle buluşacak.
Hattat Ressam Levent Karaduman, gubari üslubuyla 15 ayda Kuran-ı Kerim’in tamamını levha üzerine işledi. Ortaya çıkardığı eser hakkında konuşan Karaduman, "Dünyada ilk defa Kuran-ı Kerim gubari hatla yazılmıyor. Fakat Osmanlı döneminden sonra terk edildi. 19. yüzyıldan sonra 21. yüzyılda ilk defa ben yazdım" dedi. İş adamı ve koleksiyoner Ali Bayraktaroğlu’nun galerisinde bulunan eser, ilerleyen günlerde sanatseverlerle buluşacak.
Türkiye’de gubari üslubuyla Kuran-ı Kerim yazan ilk hattat olan Levent Karaduman, yine aynı üslupla yeni bir eser üretti. Hattat Karaduman, gubari üslubundaki Kuran-ı Kerim’i “İcaze” hattı ile yazarak dünyada bir ilki gerçekleştirdi. Allah’ın isimlerinden Malik el-Mülk’ün harfleri içerisine Kuran-ı Kerim’in tüm sayfalarının yazılması 15 aylık bir süre içerisinde tamamlandı. “Toz gibi, gözle görülemeyecek kadar küçük” anlamına gelen gubari üslubu ve icaze hattının birleştiği eser, jelatinle hazırlanmış özel is mürekkebi ve 0.1 milimetre inceliğinde bir kalem ile aharlı kağıt üzerine yazıldı. Devasa levhanın ölçüsünün yaklaşık 10 metrekare olduğu öğrenildi. Türkiye’de Kur’an-ı Kerim’in tamamını bir levha içerisinde yazan Hattat Levent Karaduman, eserde yer alan ve içinde Kur’an-ı Kerim’den ayetlerin yazıldığı hareke ve tezyini unsuru Hz. Muhammed’in 63 yıl boyunca dünyayı şereflendirmesi nedeniyle 63 adet olarak tasarladı. Eser, Kur’an-ı Kerim’in yazıldığı kısım dikeyde dört, yatayda ise üç sıra halinde toplam 12 bölüm olarak ve 3 renkte çalışıldı. Üç renk kombinasyonu olan sarı, kırmızı ve mavi kainatın zıtlıklar içinde bir uyumla yaratıldığına, toplam 12 bölüm olarak tasarlanması yılın 12 ayına, dikeyde 4 sıra olması 4 mevsime, yatayda 3 sıra olması günün vakitlerinin sabahtan öğlene, öğlenden akşama ve akşamdan geceye olarak 3’e ayrılmasına işaret etti. Eserin metni, hafız ve ilahiyatçı uzmanlar tarafından okunarak titiz bir süreçten geçti. İş adamı ve koleksiyoner Ali Bayraktaroğlu’nun galerisinde yerini alan eserin, ilerleyen günlerde sanatseverlerle buluşacağı öğrenildi.
"Kainatın zıtlıklar içerisinde var olduğuna işaret eden bir renk kombinasyonu yaptık"
Yaklaşık 32 yıldır hat sanatıyla uğraşan Hattat Ressam Levent Karaduman, "Dünya çapında birçok sergiye katıldım. Daha evvelden de 3 tane gubari hatla Kuran-ı Kerim yazdım. 4’üncü olarak da bu eseri ortaya koydum. Daha evvel yaptıklarımdan farkı ise Kelime-i Tevhid içerisinde çalışmıştım, bu eserde Esmaül Hüsna, Ya Malik el-Mülk içerisinde çalıştım. Genel olarak gubari hat yazı karakteri, Osmanlı döneminde, yaklaşık 19. yüzyıldan sonra terk edilmiş ve yazılmayan bir yazı biçimidir. Bu yazı biçimi terk edilmiş olduğu için tekrar hayata geçirmek ve icracılarının sayısını arttırmak niyetiyle Kuran-ı Kerim’i levha olarak yazmakta da kolaylık sağlayacağı için gubari yazıyı tercih ettim. Geri kalan 98 Esmaül Hüsna’yı da arka fonda yazmaya gayret ettim. Arka fonda çalıştığımız Esmaül Hüsnalarda ise 3 ayrı renk kullandım. Kainatın zıtlıklar içerisinde var olduğuna işaret eden bir renk kombinasyonu yaptık. İçerisinde kullanmış olduğumuz yazının hareke ve tezyini işaretlerindeki sayıyı da Peygamber Efendimizin dünyayı şereflendirdiği 63 yıla tekabül ettirmeye çalıştık. Boyutları 260’a 395 santimetre ölçülerindedir. Çerçeve bitimiyle birlikte yaklaşık 10 metrekareye tekabül ediyor" dedi.
"Kuran-ı Kerim’in levha şeklinde yazılması ilk defa benimle başladı"
Kuran-ı Kerim’in levha şeklinde yazılmasının ilk defa kendisiyle başladığını ifade eden Karaduman, "Yüzyıllar evvelinde veyahut 19. yüzyılda Osmanlı döneminde yazılmış olanlar da var. Dünyada ilk defa Kuran-ı Kerim gubari hatla yazılmıyor. Fakat burada ilk defa yazılması, terk edildikten sonra 20. ve 21. yüzyılda ilk defa ben yazdım. Bizim burada yaptığımız şey ’Hattı İcaze’. Sadece tek bir karakter olan yazıyı gubari üslupla yazmak. Gubari; toz demektir. Çok ince bir yazıdır. Gözle görülmesi zordur. Günlük 5 sayfa yazmak suretiyle aşağı yukarı 8 saat çalışarak 10 ayda bitti. Tezyinatı 4 ay ve hazırlık aşamalarıyla birlikte 15 ayda tamamlandı" şeklinde konuştu.
"Bizden sonraki nesillere kalacak bir eser ortaya çıktı"
Galerisinde yerini alan eser hakkında konuşan iş adamı ve koleksiyoner Ali Bayraktaroğlu, "Hat sanatına çok önceden beri duyduğum bir alaka vardı. Neden hat sanatı hocalarıyla tanışmayalım, bu neden bir koleksiyona dönüşmesin diyerek bir yolculuğa çıktık. Hemen konuyla ilgisi olan arkadaşlarıma danışmaya başladım. Yaklaşık 2 buçuk sene sonra bu duruma geldik. Hat sanatı içerisinde çok kıymetli hocalarımız var. Onlarla tanıştıktan sonra ufkunuzda açılıyor. Oradaki manayı anlıyorsunuz. Daha önce şeklen baktığınız şeyler sonra mana içermeye başlıyor. Koleksiyonun içinde çok kıymetli hocaların eserleri var. Eserlere onların hikayesine göre sahip olmaya çalışıyorum. Önceden yapılmış bir eseri koleksiyonuma çok koymak istemiyorum. İstiyorum ki hocamızla baş başa verelim. Eserin bir hikayesi olsun ve bu hikayeyi ne şekilde bir ölçüyle tasarlayalım onu konuşuyoruz. Bu zaman alıyor, kolay iş değil. Bu Kuran-ı Kerim’in ortaya çıkması 15 aylık bir emek içeriyor. Sabırlı olmak gerekiyor, bu sabrın sonucu da çok keyifli oluyor. Eserde çok naçizane küçük dokunuşlarımız oldu. Tamamı, tasarımı vesaire Levent Hoca’ya ait. Kendisi çok emek sarf etti. Ortaya da kalem işleriyle, Malik el-Mülk’ün içine giydirilmiş Kuran-ı Kerim ile böyle bir eser çıktı. Gurur verici bir şey. Bizden sonraki nesillere kalacak bir eser ortaya çıktı. Tefekkür ederken bazen karşısına geçiyorum, o bile bana yetiyor. Topluma yapılmış bir eser. Birçok kişi gelip görecek. Gelecekler ve görecekler bizler de naçizane anlatmaya çalışacağız. Bir açılışla eseri süslendirmek istiyoruz. Eser duvarda, kapalı kapılar ardında kaldığında çok bir şey ifade etmez. Mana anlamında ettiği ifadeyi kastetmiyorum. Topluma da yaymak gerekiyor ki onlarında farkındalığı artsın. Bütün toplumun farkındalığı hat sanatı üzerinde olsun. Ben bu durum için küçük bir neferim. Dileyen herkese Allah nasip etsin diyorum. Daha da güzel eserleri koleksiyonumuza dahil etmek için uğraşıyoruz" ifadelerini kullandı.