'Süt ve süt ürünü tüketmek, tercih değil gerekliliktir'
1 Haziran Dünya Süt Günü'nü kutlayan SETBİR Başkanı Tarık Tezel, 'Süt ve süt ürünü tüketmek, tercih değil gerekliliktir' dedi.
1 Haziran Dünya Süt Günü’nü kutlayan SETBİR Başkanı Tarık Tezel, “Süt ve süt ürünü tüketmek, tercih değil gerekliliktir” dedi.
Türkiye’nin de üyesi olduğu Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Örgütü’nün (FAO) 2001 yılında aldığı bir karar ile her yıl 1 Haziran’da kutlanan “Dünya Süt Günü” münasebeti ile Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Tarık Tezel, şu açıklamada bulundu:
“Dünya Süt Günü, sütün insan sağlığı için önemini, ülke ekonomisine, toplumsal yaşama katkılarını hatırlamak ve hatırlatmak için bize önemli bir fırsat sunuyor. Süt, insan vücudunun gelişimi ve sağlığı için şart olan bir dizi besin ögesini doğal olarak içeriyor. FAO, bu kapsamda sütü yüksek besin değeri ve insan beslenmesindeki rolü nedeni ile ‘özel bir gıda’ olarak sınıflandırıyor.
Dünya, bağışıklık sistemini güçlendirecek şekilde beslenmenin önemini koronavirüs salgını ile bir kez daha hatırladı. Uluslararası Sütçülük Federasyonu’nun (IDF) Mart 2020’de yayınladığı raporda da süt ve süt ürünleri tüketmenin bir tercihten öte gereklilik olduğuna işaret edilerek, süt ve süt ürünlerinin çocuklarda daha iyi büyüme, zihinsel performans ve motor fonksiyon gelişimi ile ilişkili olduğu ortaya konuluyor. Raporda sütün, insanın doğduğu andan itibaren gelişmesi ve sağlıklı bir yaşam sürdürmesi için gerekli olan besin öğelerini doğal olarak içeren en temel, en dengeli ve en kolay ulaşılabilir gıda olduğu vurgulanıyor.
Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler tarafından, 2030 sonuna kadar ulaşılması amaçlanan hedefleri içeren bir evrensel eylem çağrısı olan ve Ocak 2016’da yürürlüğe giren Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA), başta tüm dünyada açlık ve yoksulluğa son vermek olmak üzere, 17 ana başlıkta, küresel sosyal, kültürel ve ekolojik sorunların çözümüne odaklanır. Sütçülük de doğası gereği bu evrensel çağrıya çok doğru bir cevap. Süt üretimi, bir yandan yüksek katma değer üretirken, diğer yandan da üretim sürecinin temel girdisi olan doğal kaynakları çevrimsel bir döngü ile doğaya yeniden kazandırabilen bir faaliyet, “sürdürülebilirlik” kavramının tam karşılığını içeren bir üretim dalı. Sütçülük, yerinde refah sağlama, sürekli ve düzenli gelir ve istihdam kaynağı oluşturma, toplumsal refaha katkıda bulunma potansiyeline sahip, doğasında bereket olan bir meslek.
Ne var ki koronavirüs salgını süt ve süt ürünleri sektörünü her bakımdan olumsuz etkiledi. Salgının yayılmasını önlemek için gerekli tedbirler nedeni ile sektörün satış hacminin yüzde 35’ini kapsayan ev dışı kanal (otel, restoran, kafeterya, çay bahçesi, yemek sanayi vb.), aralıklarla da olsa uzun dönem kapalı kaldı. Buna rağmen süt sanayicisi, üretilen çiğ sütü yerde bırakmayıp satın aldı, süt bedellerini zamanında ödedi, süt üreticisi mağdur edilmedi. Diğer yandan tedarik, üretim ve lojistikte zaman zaman yaşanan güç koşullara rağmen gerek perakende satış noktalarına gerekse tüketicimize de hiçbir eksiklik yaşatılmadı.
Bütün bunların yanı sıra salgının en yoğun yaşandığı 2020 yılı boyunca çiğ süt fiyatlarının dışında, artan bütün girdi maliyetlerine rağmen ürün fiyatlarına da hiçbir zam yapılmadı.
Koronavirüs salgını bütün dünyada da sıkıntılara sebep olurken bundan sektörümüzün ihracatı da ciddi bir daralma ile payını aldı. Gerek süt ürünü üretimindeki artış gerekse ihracattaki daralma, stoklanabilecek ürünlerdeki üretim artışını, dolayısı ile stok maliyetlerinin arttığını gösteriyor. Öte yandan hem artan stoklar ve stok maliyetleri, hem de ihracat pazarındaki zorluklar, sanayicimiz üzerinde büyük bir yük oluşturdu, düşen talep ise üreticimizde artan bir gelecek endişesi oluşturdu.
Eğer koronavirüs salgını biter veya ciddi oranda azalıp virüs etkisiz hale gelirse, aşı uygulamaları da tüm dünyada ümit edilen sonuçları verirse, 2021 yılının ikinci yarısı için ümitliyiz. Bu koşullarda hayvanlarımızın daha iyi beslenmesi, toplumsal moralin yükselmesi ile tüketimde talebin artması, uluslararası ticarette 2020’nin açıklarının kapatılma gayretleri ve milli ekonominin de bu olumlu gelişmelerden payına düşeni mutlaka alması beklentisini hep taze tutmak istiyoruz. Her şeye rağmen, ümitsizliğe de kapılmadan işlerimizi geliştirmek, istihdama, üretime, yatırıma fırsatlar oluşturmak zorunda olduğumuza inanıyoruz. Tüm bunları dikkate alarak çiğ süt üretiminin 2021 yılında, yüzde 4 oranında artacağını tahmin ediyoruz. Koronavirüs salgınının kontrol altına alınması ile 2021 yılının ikinci çeyreğinden itibaren süt ürünleri ihracatımızın yeniden 2019 seviyelerine geleceğini öngörüyoruz.
İhracatımızın artması, rekabet gücümüzün artmasına bağlı. Rekabet gücümüzü artırmaya yönelik bir toparlanma ise ancak çiğ sütte kalite fiyat dengesinin sağlanabilmesi ile oluşacak. Bu kapsamda verilecek ihracat desteklemeleri de pozisyonumuzu güçlendirecektir.
2021 yılında tüketici fiyatlarının desteklenmesi, artan kayıtdışı oranının düşürülmesi ile sektörde haksız rekabetin önlenerek, işini yasalara uygun yapanların desteklenmesi ve vergi kayıplarının önüne geçilebilmesi için süt ve süt ürünlerinde KDV oranlarının sıfırlanması önerimizi yineliyoruz.
Ayrıca bu zor dönemin aşılması için uygulamaya alınabilecek ihracat desteği, sektörde sürekli bir üretim istikrarının sağlanabilmesi için arz ve talep regülasyonu ve son olarak da stok maliyetlerinin azaltılabilmesi amacıyla özel depolama yardımı olmak üzere üç ayrı çözüm önerisi sunuyoruz.
Bu sıkıntılara rağmen, Türkiye süt ve süt ürünleri sanayiinin, sahip olduğu bilgi, birikim, tecrübe, ileri teknoloji ve yüksek üretim kapasitesi ile normale dönen bir Türkiye ve dünyada, kayıplarını hızla gidereceğine inanıyor, bu inançla Dünya Süt Gününü kutluyorum”.
SETBİR tarafından süt ile ilgili şu veriler paylaşıldı:
Dünya
Dünyada toplam süt üretimi 860 milyon ton. Bu üretimin yüzde 82’si inek, yüzde 15’i manda, yüzde 2’si keçi, yüzde 1’i koyun sütü. FAO verilerine göre dünyadaki toplam süt üretiminin 77,9 milyon tonu (yüzde 9) uluslararası ticarete konu olmakta. Dünyada süt ve süt ürünleri ihracatında öne çıkan ülkeler Avrupa Birliği, Yeni Zelanda, ABD, Avustralya, Belarus, Arjantin ve Uruguay. Dünyada tüm çiftliklerin yüzde 78’ini 1 ila 10 inek barındıran çiftlikler oluşturuyor. Bu çiftliklerdeki hayvan sayısı, tüm dünyadaki hayvanların yüzde 56’sı. Üretilen sütün büyük bir kısmı aile tarafından tüketiliyor, artan kısmı çoğunlukla kayıtdışı pazarda satılıyor. 11 ila 100 inek barındıran çiftlik sayısı ise tüm çiftliklerin yüzde 22’sini ve tüm ineklerin yüzde 28’ini oluşturuyor. Bu yapılar ‘ev içi çiftçilik’ veya ‘günübirlik geçimlik’ olarak adlandırılabilir. 100’den fazla inek barındıran çiftlikler ise tüm çiftliklerin sadece yüzde 0,3’ü kadar ve tüm ineklerin yüzde 16’sı bu kategoride. Bu çiftliklere ‘profesyonel çiftlik işletmeleri’ denebilir ve işlerin çoğu aile bireyleri ile ücretli çalışanlar tarafından yürütülür.
Dünyada son verilere göre sütün nüfusa oranı ile elden edilen yıllık kişi başı süt ve süt ürünleri tüketimi miktarı, ortalama 111,5 kilogram. Bu miktar, ABD’de 292 kilogram, AB ülkelerinde ise 342,5 kilogram. ABD ve AB’de sütün yüzde 98’i sınai olarak işlenerek tüketiciye arz ediliyor.
Türkiye’de yıllık kişi başı süt ve süt ürünleri tüketimi miktarı, toplam süt üretimi üzerinden bakıldığında 276 kilogram olmasına rağmen sanayi işletmelerinde işlenerek sağlıklı koşullarda tüketicimize arz edilebilen ürünlerimizin süt karşılığı 119 kilogram
Türkiye
Türkiye, yılda 23 milyon ton süt üretimi ile dünyada dokuzuncu, Avrupa Birliği ülkeleri içinde üçüncü sırada yer alıyor. Süt eşdeğeri olarak, 77,9 milyon tonluk uluslararası ticaretin içinde ise yine (182 bin ton ihracat karşılığı) süt eşdeğeri olarak 853 bin ton ile yüzde 1,1’lik bir paya sahip. Türkiye’de 1 milyon 110 bin büyükbaş süt işletmesi bulunuyor. Bu işletmelerin yüzde 70’inde hayvan sayısı 10 başın altında. 1 ile 20 baş arasında hayvana sahip çiftlik oranı yüzde 88. Türkiye’nin toplam büyükbaş hayvan varlığı, 7 milyonu sağmal olmak üzere 19 milyon baş. Türkiye’de, Tarım ve Orman Bakanlığı’nda kayıtlı ve işletme onaylı 2 bin 415 süt işleme tesisi ile 6 bin 228 süt toplama merkezi bulunuyor.
Türkiye’de 2020 yılında 1,6 milyon ton içme sütü, 1,1 milyon ton yoğurt, 740 bin ton inek peyniri, 588 bin ton ayran, 79 bin ton tereyağı, 69 bin ton yağsız süttozu, 42 bin ton kaymak, 36 bin ton tam yağlı süttozu, 27 bin ton diğer türlere ait peynir üretildi. 2020 yılında 2019 yılına göre inek peyniri üretimi yüzde 10,2, tereyağı üretimi yüzde 6,7, yağsız süttozu üretimi yüzde 4,4, tam yağlı süttozu üretimi yüzde 3,1 artarken, yoğurt üretimi yüzde 2, ayran üretimi yüzde 16 azaldı.
2021’in ilk üç ayında toplanan inek sütü, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,3 arttı; yağsız süttozu üretimi yüzde 30,1, tam yağlı süttozu üretimi yüzde 11,4, inek peyniri üretimi yüzde 3,6 artarken, yoğurt üretimi yüzde 4,1, ayran üretimi yüzde 10,8 azaldı.
Türkiye 2020 yılında, 337 milyon dolar karşılığı 182 bin ton süt ve süt ürünü ihraç etti. Koronavirüs salgını nedeni ile 2020’de bir önceki yıla göre ihracat, miktar olarak yüzde 12,5, cari olarak yüzde 5,6 daralmıştı. 2020 yılının ilk üç ayı ile 2021 yılının ilk üç ayını karşılaştırdığımızda ise süt ve süt ürünleri ihracatımızın miktar olarak yüzde 39, cari olarak yüzde 13 arttığı görülüyor.
2021 yılının ilk üç ayında süt ve süt ürünleri ihracatı yapılan ülkeler arasında Çin, 17,42 milyon dolar karşılığı 16.387 ton ile ilk sırada yer alıyor. Yıllık toplam cirosu 55 milyar TL’yi aşan Türkiye süt ve süt ürünleri sektörü, her gün 500 binden fazla çiftçiden aldığı çiğ sütü sağlıklı, ambalajlı, hijyenik süt ürünlerine dönüştürerek, her gün 600 binden fazla satış noktasında tüketicilerle buluşturuyor.
Sektör, Avrupa Birliği ve Avrasya Ekonomik Birliği ülkelerinin de dahil olduğu toplam 111 ülkeye süt ve süt ürünleri ihraç ediyor.Türkiye’de halen, Avrupa Birliği’ne ihracat izni bulunan 26, Rusya Federasyonu’na ihracat izni almış sekiz, Çin Halk Cumhuriyeti’ne ihracat izni almış 58 süt işletmesi bulunuyor.