- Haberler
- Ekonomi
- KAMİAD Genel Başkanı Adıgüzel: 'Kamu müteahhitlerinin yüzde 40'lık oluşan bu zararın altından kalkabilmesi mümkün değildir'
KAMİAD Genel Başkanı Adıgüzel: 'Kamu müteahhitlerinin yüzde 40'lık oluşan bu zararın altından kalkabilmesi mümkün değildir'
Kamu Müteahhitleri ve İş İnsanları Derneği (KAMİAD) Genel Başkanı Ali Adıgüzel, 'Devletin Birim Fiyat Analizlerinde Yüklenici Karı ve Genel Giderler dahil yüzde 25 olarak öngörülüp, tenzilat yaparak iş almış meslektaşlarımızın, yüzde 40'lık oluşan bu zararın altından kalkabilmesi mümkün değildir' dedi.
Kamu Müteahhitleri ve İş İnsanları Derneği (KAMİAD) Genel Başkanı Ali Adıgüzel, “Devletin Birim Fiyat Analizlerinde Yüklenici Karı ve Genel Giderler dahil yüzde 25 olarak öngörülüp, tenzilat yaparak iş almış meslektaşlarımızın, yüzde 40’lık oluşan bu zararın altından kalkabilmesi mümkün değildir” dedi.
KAMİAD Genel Başkanı Ali Adıgüzel, 24 Kasım’da TBMM’ye sunulan yapım işlerine ek fiyat farkı ve süre uzatımı verilmesine ilişkin düzenleme hakkında derneğin genel merkez binasında basın açıklaması yaptı.
Adıgüzel yaptığı konuşmada, 6 Şubat depremi sonrası acil eylem planlarının icra edilmesi için oluşan zorunluluklar ile planlı faaliyetler olarak devam eden kamu ihtiyaçlarının enflasyon verisinin iki temel parametresi olan maliyetin ve arzın aynı anda etkisini göstermesi nedeniyle öngörülemez sonuçlar doğurduğunu belirterek, “Özellikle artan talep nedeniyle, inşaat sektöründeki malzeme ve işçilik fiyatlarında olağanüstü fiyat artışları yaşanmıştır. Bu artışların yaşanmasında 3 ana etken rol oynamıştır: İlki, Depremler sonrası afet bölgelerinde başlayan inşaat çalışmaları neticesinde; ülkenin tamamında sektörün en büyük girdi maliyetini oluşturan betonun, bölgedeki talep nedeniyle ihtiyacı karşılayamaması, agrega yetersizliği, çimento piyasasında yaşanan aşırı fiyat artışları, üretimi dövize bağlı olarak yükselen inşaat demiri, yapısal çelik fiyatları ve bu hacme ulaşan inşaat faaliyetlerini karşılayacak nitelikli iş gücü yetersizliği. İkincisi, seçim sonrası döviz kurlarındaki ani ve yüksek artışların yapı malzeme fiyatlarına doğrudan veya hammadde bazında yansıması. Üçüncüsü ise 16 Temmuz’daki akaryakıt ürünlerinde oluşan ÖTV artışının doğrudan veya inşaat malzemesi üretimine etkisi” dedi.
Adıgüzel, KAMİAD olarak hazırladıkları ve kurumlara sundukları raporda inşaatın en temel 28 iş kalemi için Temmuz 2022 ile Temmuz 2023 arasındaki fiyat artışı yüzde 69, asgari ücret artışı yüzde 107 oranında gerçekleştiğini hatırlatarak, “Oysa bu süre zarfında yükleniciler hakedişlerinde almış olduğu TEFE-TÜFE endekslerine göre fiyat farkı oranı yüzde 23 oranındadır. Devletin Birim Fiyat Analizlerinde Yüklenici Karı ve Genel Giderler dahil yüzde 25 olarak öngörülüp, tenzilat yaparak iş almış meslektaşlarımızın, yüzde 40’lık oluşan bu zararın altından kalkabilmesi mümkün değildir” diye konuştu.
Adıgüzel, bahse konu artışların sonucu olarak, kamunun ihalelerine katılım sayısının düştüğünü ve rekabet ortamının kalmadığını savunarak, “Bu durumun önüne geçmek için geçmiş yıllarda sene başında bir defaya mahsus yayınlanan inşaat ve tesisat birim fiyatları; deprem ve döviz kurlarındaki artışlar nedeniyle 2023 yılında iki defa düzenlenmek zorunda kalınmıştır. Bu düzenlemeler birim fiyatları oluşturan malzeme, işçilik, makina ve ekipmanlar ile bunlara ait sair girdilerin inşaat sektörünü etkileyen fiyat artışlarının, devletimizin ilgili kurumlarınca kabul edildiğinin en açık ispatıdır” ifadelerini kullandı.
“Koşulsuz tasfiye hakkının devreye sokulması, sorunun çözümü hususunda iyi bir alternatif olacaktır”
KAMİAD Genel Başkanı Adıgüzel, konuşmasına şöyle devam etti:
“Açıklamaya gayret ettiğimiz durumlar göz önüne alındığında; kamu ihtiyaçlarının giderilmesi ve her biri ülkemizde bir değer olarak faaliyetlerine devam eden her nevi yüklenicilerin, 1 Temmuz’dan önce sözleşmeye bağlanmış tüm işlerin de bu kapsamda olması gerekmektedir. Ayrıca bu kapsamda sadece yapım işleri değil, bu işlerin ayrılmaz bir parçası olan ve kamu ihtiyaçlarının giderilmesi için faaliyetlerini sürdüren hizmet, danışmanlık sunucuları ile mal alımı tedarikçilerinin de yasa kapsamında dahil edilmesinin de anayasal bir zorunluluk olduğunu düşünmekteyiz. Mecliste görüşülen kanun teklifi içinde depremin oluşturduğu olumsuz koşulların varlığını gerekçe gösterip, 2023 yılına Ek fiyat farkı vermeyip 1 Ocak 2024 yılından itibaren başlatılması piyasanın gerçekliğinden uzaktır. Fiyat farkı ve süre uzatımı hakkının, 1 Mart’tan önceki yapım işlerine yönelik verilmesi, kanunun gerekçesiyle ters düşmektedir. 1 Mart’tan sonra özellikle afet bölgesi başta olmak üzere tedarik ve işçilik sıkıntılarıyla boğuşan meslektaşlarımıza süre uzatımı verilmemesi, çıkacak yasanın ruhuna aykırı düşmektedir. Ayrıca ‘Ek Fiyat Farkı’ olarak sadece B katsayısının 0,90 yerine 1,00’e çıkartılması, yeni bir düzenleme değil sadece Geçici Madde 5 ve 6 olarak önceki fiyat farkının devamı niteliğindedir. Bu fark, son bir yıldaki yüzde 40’ın üzerindeki zararın, sadece yüzde 25’ini karşılar niteliktedir. Kamu bütçesinin buna müsait olmaması durumunda ise koşulsuz tasfiye hakkının devreye sokulması, sorunun çözümü hususunda iyi bir alternatif olacaktır.”
Kamu müteahhidinin, öngörülemeyecek olduğunu söylediği reel piyasa koşullarında daha çok mağdur edilmemesi ve kamu zararı oluşmaması için söz konusu düzenlemenin reel saha verileri doğrultusunda revize edilmesine ihtiyaç olduğunu aktaran Adıgüzel, “Kamu müteahhitlerinin bu durumlardan kaynaklı faaliyetlerini gösteremeyecek hale gelmesi, mahvına sebebiyet verebilecek olması ve en nihayetinde ülkemizdeki değerlerden bir kısmının yok olabileceği kaçınılmaz bir gerçekliktir. Her kaybolan değerin geride bırakabileceği hasar, hasarın giderilmesi için yeni planlama ve reel piyasa koşullarında yeni kamu ihalesi ile ihtiyacın giderilmesinde artan maliyetlerin yine milletimiz tarafından karşılanması, kamunun ihtiyacına erişiminin gecikmesi, mahkemelerimiz başta olmak üzere kurum-kuruluşlarda artan iş yükü oluşturacağı göz ardı edilmemelidir” değerlendirmesini yaptı.
Adıgüzel, 1 Ocak’tan önce devam eden işler dahil 1 Temmuz’a kadar ihalesi yapılmış tüm işlerin kapsama alınmasının hakkaniyete ve anayasal düzene uygun olacağını kaydederek, “2023 yılında basiretli tüccar olarak işini tamamlayan, devletimizin organları ile sözleşmesine göre edimlerini ifa etmiş bir yüklenicinin cezalandırılması hem bir hak kaybı hem de sektörün aktörlerini yanlışa yönlendiren bir uygulama olacağı açıktır. Devletimizden beklenen baba şefkatini göstererek, yüklenicilerin işine devamını özendirmeli ve devam eden projelerin ivedilikle bitirilmesi desteklenmelidir. Hüsnüniyetle taleplerimizin değerlendirilmesini, bu süreçte görüşlerini bildiren devlet bürokratlarımızdan bekliyor ve TBMM Plan Bütçe Komisyonu’ndan geçen ve yaşanan sorunlara çözüm olamayacak bu kanun teklifinin, Meclis Genel Kurulu’nda veya Cumhurbaşkanımız tarafından değiştirilmesi konusunda; kendilerine olan güvenimizin tam olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz” dedi.