İstanbul'un fethinden sonra açılan ilk yükseköğretim kurumu Sahn-ı Seman Medresesi
Fatih Sultan Mehmed'in, İstanbul'u fethinden sonra ilk yükseköğretim kurumu olarak inşa ettirdiği Sahn-ı Seman Medreseleri, İlim Yayma Cemiyeti olarak eğitim hizmeti vermeye devam ediyor. İlim Yayma Cemiyeti, medrese bünyesinde Osmanlı merkezli ve İslam ilim geleneğine uygun olarak eğitim almak isteyen lisans ve lisansüstü öğrencilerin, donanımlı olarak yetişmesine imkan sağlıyor.
Fatih Sultan Mehmed’in, İstanbul’u fethinden sonra ilk yükseköğretim kurumu olarak inşa ettirdiği Sahn-ı Seman Medreseleri, İlim Yayma Cemiyeti olarak eğitim hizmeti vermeye devam ediyor. İlim Yayma Cemiyeti, medrese bünyesinde Osmanlı merkezli ve İslam ilim geleneğine uygun olarak eğitim almak isteyen lisans ve lisansüstü öğrencilerin, donanımlı olarak yetişmesine imkan sağlıyor.
Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethinden sonra 1463 - 1470 yılları arasında inşa ettirdiği medreseye, ‘Semaniye’ (sekizli) veya ‘Sahn’, veya her iki ismin birlikte kullanılmasından oluşan “Sahn-ı Seman” adları verildi. Kuran-ı Kerim, hadis, fıkıh, kelam, tefsir gibi nakli ilimlerin yanı sıra fizik, kimya, matematik, astronomi, mantık gibi akli ilim eğitimlerinin de verildiği medrese, İstanbul’un ilk Türk yükseköğretim kurumu olarak biliniyor. Fatih Külliyesi bütünlüğü içerisinde yer alan ve Fatih Camii’nin iki yana sıralanan dörderden, sekiz adet olmak üzere inşa edilen yüksek ihtisas medresesinde 19 oda bulunuyor. Fatih’in vakfiyesi nedeniyle 15 öğrencinin kabul edildiği medresenin eğitim müfredatının hazırlayıcılarından biri de çağın önemli bilim insanlarından Ali Kuşçu’dur. Şekil bakımından günümüz camilerine benzeyen medrese, 1924 yılına kadar eğitim alanında faaliyet gösterdi. Medreselerin kapatılması kararıyla uzun süre boş kalan medrese, 1940 yılında yurt olarak kullanıldı. Zamanla çocuk esirgeme kurumu ve dispanser olarak da kullanılan Sahn-ı Seman, 2018 yılında İlim Yayma Cemiyeti tarafından Osmanlı ilim geleneğine ve modern müfredata uygun olarak hizmet vermeye başladı.
“Fatih Sultan Mehmed’in imparatorluğun başkentinde kurmuş olduğu en yüksek düzeyli eğitim kurumu”
İlim Yayma Cemiyeti Eğitim Müdürü Kurtuluş Öztürk, “Bugün size Sahn-ı Seman Medreselerini tanıtmaya çalışacağım. Sahn-ı Seman Medreseleri Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesinden sonra imparatorluğun başkentinde kurmuş olduğu en yüksek düzeyli eğitim kurumu. Burası Fatih Camii’nin Akdeniz ve Karadeniz yönlerinde uzanan 2 tane dörtlü medrese sisteminden oluşuyor. Toplam da 8 medrese oldukları için Sahn-ı Seman adını almış durumdalar. Sahn-ı Seman’ın her bir medresesinde Fatih’in vakfiyesi gereği 15 öğrenci kabul ediliyor. Burada gördüğünüz 1 avlu 19 oda etrafında toplanan 1 ana sınıftan oluşan yapı var her bir medresede. Bunlar da 15 öğrenci 1 müderris ve 1 müderris yardımcısı ve 2 oda da personel için kullanılıyor yani 19 odanın 15’inde öğrenciler var. Fatih’in yine vakfiyesi gereği öğrencilere yüksek düzeyde burs veriliyor. Öğrencilerin bütün ihtiyaçları buradan karşılanıyor. Kendilerinden sadece uygun şartlarda ve yüksek performansla eğitim almaları sonuçta toplumu aydınlatacak, toplumun eğitim ve adalet işlerini görecek yüksek düzeyli ilim adamı olarak yetişmeleri bekleniyor. Bu görmüş olduğumuz Külliye’nin, hemen alt tarafında bugün olmayan Tetimme Medreseleri vardı. Oralar Fevzipaşa Caddesi’nin yapımı sırasında ortadan kalktılar. Diğer taraftaki medreselerde kısmen devam ediyor ancak onlarda aslına uygun olarak kendilerini koruyamadıkları için bugün bozulmuş şekilde devam ediyorlar” dedi.
“Devrinin en yüksek düzeyde eğitim veren medreseleri Osmanlı İmparatorluğu’nda”
Medresenin eğitim içeriğini anlatan İlim Yayma Cemiyeti Eğitim Müdürü Kurtuluş Öztürk, “Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u fethettikten sonra önce Zeyrek’te, Ayasofya’da eğitime başlanan medreselerimiz var. Onun peşinde Fatih Camii Külliyesi ile birlikte buraları inşa ediyor ve 1470’lerden itibaren faaliyete geçiyor. Devrinin en yüksek düzeyde eğitim veren medreseleri Osmanlı İmparatorluğu’nda. Daha sonra bunun yerini Süleymaniye biraz daha yüksek bir medrese olarak alıyor. Şu an bu medreseler Fatih Camii kuzey ve güney yönlerinde dörderli medrese binalarından oluşuyor. Osmanlı eğitim sisteminde ‘sıbyan mektebi’ dediğimiz bugünkü ilkokul, temel eğitimi içine alan kısmın üzerindeki bütün kademeler yani ortaokul, lise, üniversite ve lisansüstü kademelerin tamamının ortak adıdır medrese. Burası da master - doktora düzeyinde eğitim veren boyut olarak düşünebilirsiniz. Buradan çıkan insanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun her tarafından belli bir başarı gösteren öğrenciler buraya kabul edilir, buradan çıktıklarında adalet sistemi içerisinde, eğitim sistemi içerisinde yer alırlar. Malum bir de yönetim kademesi vardır. Yönetim kademesine yetiştirilecek insanlarda sarayın içerisindeki Enderun Mektebi’nden yetiştirilir ama burası sosyal bilimler ve İslami ilimler alanındaki en yüksek eğitim kurumu olarak çok farklı alanlarda toplumsal ihtiyaçları görecek insan yetiştiriyor. Medrese müfredatından da kısaca bahsedeyim; müfredatta 3 ayak vardır. akli ilimler, bunların içerisinde matematik başta olmak üzere mantık gibi ilimler yer alır. Nakli ilimler dediğimiz, Kuran-ı Kerim başta olmak üzere dini ilimleri kapsar. Bir de bu ilimleri okuyabilmek için alet ilimleri dediğimiz dil bilimleri gramer gibi unsurlar girer. Burada bu 3 ilim dalı da tahsil edilmekteydi” ifadelerini kullandı.
“Buradan çok önemli isimler yetişti”
Yüzyıllar boyunca eğitim hizmeti veren medresede önemli isimlerin yetiştiğine değinen Öztürk, “Fatih Sultan Mehmed’in bu medresesi 1924 yılına, medreselerin kapandığı tarihe kadar yüzyıllar boyu görevini sürdürdü. Buradan çok önemli isimler yetişti. İlk müderrislerinden Ali Kuşçu, Molla Hüsrev, Molla Lütfi, büyük şeyhülislamlardan Ebu Suud Efendi gibi isimler buradan çıktılar. 1924 yılında medreseler kapatıldıktan sonra burası da eğitime ara verdi. 1940’larda kısa bir süre yurt olarak kullanıldı sonra tekrar atıl kaldı. 1950’lerde restorasyon geçirdi peşinden tekrar üniversite öğrenci yurdu, bir müddet çocuk esirgeme kurumu olarak görev yaptı ancak daha sonra yine kendi haline terk edildi. 2000’li yıllara kadar oldukça metruk durumdaydı. 2000’li yılların başından itibaren yeniden restorasyon için bir planlama gerçekleştirildi. Bu çerçevede İlim Yayma Cemiyeti, Vakıflar Genel Müdürlüğü, İstanbul Valiliği gibi kurumlar buranın tekrar restore edilme sürecini gerçekleştirdi. 2018 yılında burası tekrar aslına uygun olarak restore edilip yeniden eğitim mekanı olarak kullanılmaya başlandı. Peki yeni dönemde burası nasıl bir eğitim sistemiyle, eğitim içeriğiyle devam etti? Bir defa buranın vakfiyesine uygun olarak o dönemde belirtilen şartlar gözetilmeye çalışıldı yani Fatih Sultan Mehmed’in vakfiyesinde yer alan dersler, okutulan içerikler bugüne taşınmaya çalışıldı. Tabii ki bugünün şartları o dönemin şartlarına uygun olmadığı için burada eğitim gören öğrencilere aktüel müfredatında takviyesi söz konusu oldu. Dolayısıyla burada hem klasik metinler, klasik müfredat hem de aktüel, sosyal ve beşeri bilimlere dair çeşitli içeriğin olduğu karma bir müfredat uygulanıyor. Buraya lisans 1. sınıfa başlayan öğrenciler başvuruda bulunabiliyorlar. İslami ilimler ve sosyal bilimlerin diğer bölümlerinden, branşlarından öğrencilerimiz lisans eğitimiyle birlikte bu programla eş zamanlı olarak başlıyorlar ve burada 5 yıllık bir eğitim süreci geçiriyorlar. 5 yıllık eğitim sürecinin sonunda klasik metinlere nüfuz edebilen, onları okuyup anlayabilen, onun yanında modern dünya, Türkiye’nin modernleşme süreci, modern kavramlar gibi çok sayıda ve yönde sosyal bilgiler dersi içeriğiyle de karşılaşarak burayı bitirmiş oluyorlar. Öğrencilerimiz burayı bitirirken Arapça ve İngilizce dil becerisi yani 2 tane dil desteği ile burayı tamamlamış oluyorlar. Buralar tamamlayıcı eğitim kurumları olarak görülmeli” şeklinde konuştu.