Garanti BBVA'nın ana sponsoru olduğu Dünya Su Günü Buluşması gerçekleşti
Garanti BBVA, dünyanın en büyük sorunlarından biri olan su kıtlığına dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirilen Dünya Su Günü Buluşması'nın ana sponsoru oldu. Buluşmada Türkiye'de suyun mevcut durumu, riskler, risk yönetimi ve suyun verimli kullanımıyla ilgili çözüm önerileri akademisyenler, kamu, iş dünyası, STK temsilcileri ve gençlerin katılımıyla değerlendirildi.
Garanti BBVA, dünyanın en büyük sorunlarından biri olan su kıtlığına dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirilen Dünya Su Günü Buluşması’nın ana sponsoru oldu. Buluşmada; Türkiye’de suyun mevcut durumu, riskler, risk yönetimi ve suyun verimli kullanımıyla ilgili çözüm önerileri akademisyenler, kamu, iş dünyası, STK temsilcileri ve gençlerin katılımıyla değerlendirildi.
Dünya Su Günü Buluşması’nın “Paha Biçilemez Değer: Sürdürülebilir Su Yönetimi ve Suyun Finansmanı” oturumuna katılan Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Mahmut Akten, bankaların sürdürülebilir su yönetimi alanındaki sorumlulukları ve fırsatlar üzerine değerlendirmeler yaptı. Uluslararası araştırmalara göre küresel olarak sürdürülebilir su yönetimi için gereken yıllık harcamanın 1 trilyon ABD doları civarında olduğuna işaret eden Mahmut Akten, insan yaşamı için en önemli kaynaklardan biri olan suyun; gıda güvenliği, enerji üretimi ve sanayi için de vazgeçilmez olduğunun altını çizdi.
Mahmut Akten konuşmasında şunları aktardı: “Günümüzde dünyamız çok sayıda su sorunuyla karşı karşıya kalırken, herhangi bir sektöre daha fazla su tahsis etmek; diğer ekonomik kullanımlar, kamusal su temini ve gıda güvenliği gibi kritik alanlara daha az su kaynağı ayrılması anlamına gelebilir. Türkiye’nin de günümüzde ve gelecekte su stresi açısından dezavantajlı bir ülke olduğunun altını çizmek gerekiyor. Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün araştırmasına göre Türkiye ve yakın coğrafyamızda 2050 yılına kadar etkin su yönetimi stratejilerinin hayata geçirilmemesi sonucu 2050 yılına kadar GSYH’nin yüzde 10’u kadar bir kayıp ortaya çıkabilir. Bu stratejilerin gerçekleştirilmesi durumunda ise bu kayıp yüzde 6 ile sınırlandırılabilir. Aradaki yüzde 4’lük fark, 2050 yılında 200 milyar dolar gibi ülkemiz açısından çok önemli bir değeri kaybetmemek anlamına geliyor. Emisyonları azaltımını her geçen gün daha da fazla konuştuğumuz bir dönemde suyun yeteri kadar öncelik görmemesini ise büyük bir problem olarak görüyorum.”
“Geçen yıl su yönetimi ve altyapı finansmanı için yaklaşık 500 milyon TL finansman sağladık”
Su risklerinin en ön planda olduğu projelerin enerji projeleri olduğunu belirten Mahmut Akten sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de suyun yüzde 10’undan fazlasının kullanıldığı enerji sektöründe fosil yakıtlardan enerji üreten santraller, yüksek emisyon yoğunluklarının yanı sıra yoğun su tüketiminin de başlıca sebebi. Biz de Garanti BBVA olarak fosil yakıtlardan uzaklaşarak yenilenebilir enerji projelerini önceliklendiriyor ve 2014 yılından bu yana Proje Finansmanı kapsamındaki yeni elektrik üretimi projelerinde sadece yenilenebilir enerjiye finansman sağlıyoruz. 2023 sonu itibarıyla finansmanına dahil olduğumuz rüzgar enerjisi santralleri ile pazar payımız 2917 MW ile yüzde 24,6 ve güneş enerjisi santrallerinin ise 2486 MW ile yüzde 21,3 oldu, ülkemizin yenilenebilir enerji yatırımlarına sağladığımız kümülatif finansman tutarı ise 6,4 milyar ABD dolarını aştı. Bunun yanı sıra 2023’te Garanti BBVA olarak su yönetimi ve altyapıları için yaklaşık 500 milyon TL finansman sağladık. En büyük hissedarımız BBVA da bu alanda öncü aksiyonlar alan bir banka olarak su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını teşvik etmek amacıyla 2022 yılında "su ayak izi kredisi"ni geliştirdi.
Bu yeni finansman ürünüyle üretim süreçlerinde yoğun su kullanan sektörlerde daha fazla örnek oluşturmayı umut ediyor, Garanti BBVA olarak avantajlı finansman mekanizmalarımız ve danışmanlık hizmetlerimizle müşterilerimizi sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlamaları yönünde teşvik ediyoruz.”
Sürdürülebilir Finans alanında ticari bankaların daha çok azaltım temelli projelere yoğunlaştığını vurgulayan Mahmut Akten, iklim adaptasyon projelerinin de iklim krizinden kaynaklı etkileri azaltma açısından kritik öneme sahip olduğunu paylaşarak, “Bankaların bu konuda sürekli kendini geliştirmesi ve bilim temelli çalışmaları temel alarak bu projelerin finanse edilmesini sağlaması gerekiyor. Özellikle Türkiye’nin yeşil taksonomisi ile ilgili çalışmaların belli bir seviyeye gelmesiyle uluslararası kaynaklardan faydalanan azaltım projelerine ek olarak adaptasyon projelerinin uluslararası sürdürülebilir finans kaynaklarından faydalandırılmaya başlaması son derece önemli olacak” dedi.