Silivri İlçe Sağlık Müdürlüğü'nden 4 Mart Obezite Günü Açıklaması

Silivri İlçe Sağlık Müdürlüğü, 4 Mart Dünya Obezite Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, Obezite'nin tanımını yaptı, nedenlerini paylaştı ve önerilerini sundu.

TAKİP ET

Silivri İlçe Sağlık Müdürlüğü, 4 Mart Dünya Obezite Günü dolayısıyla bir açıklama yaparak obezitenin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekti. Açıklamada, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanılması, düzenli fiziksel aktivitenin teşvik edilmesi ve obezite ile mücadelede farkındalık oluşturulmasının gerekliliği vurgulandı.
Açıklamada yer alan ifadeler şöyle: 'Obezite, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 'vücutta sağlığı bozacak ölçüde anormal veya aşırı yağ birikmesi' olarak tanımlanmaktadır. Vücut ağırlığının (kg) boy uzunluğunun (m) karesine bölünmesi ile hesaplanan 'Beden Kütle İndeksi'nin 25'in üzerinde olması fazla kiloluluk, 30'un üzerinde olması ise obezite olarak tanımlanır. Bel çevresi ölçümünün, kadınlarda 80 cm, erkeklerde 94 cm'den fazla olması riskli; kadınlarda 88 cm, erkeklerde 102 cm'den fazla olması ise obezite olarak değerlendirilmektedir. Obezite başlı başına bir hastalık olmanın yanı sıra; fazla kilolu veya obez olmak hipertansiyon, tip 2 diyabet, hiperlipidemi, kalp-damar hastalıkları, inme, bazı kanser türleri, kas-eklem hastalıkları ve solunum sistemi hastalıkları gibi pek çok hastalık/sağlık sorunu için riski artırır.
Fazla kiloluluk ve obezitenin nedenlerinin birçoğu önlenebilir ve geri dönülebilir durumlardır. Obezitenin temel nedeni tüketilen kalori ile harcanan kalori arasındaki dengesizliktir. Giderek değişen beslenme alışkanlıkları ile yağ ve serbest şeker düzeyi yüksek, yüksek enerji içeren gıdaların tüketimi artış göstermektedir. Ayrıca, zaman içinde birçok iş kolunun doğasının değişmesi, kentleşme ve ulaşım imkanlarının gelişmesinin de etkisi ile fiziksel aktivite düzeyi azalmıştır.
Obezite tüm dünya ile birlikte ülkemizde de hızla artmaktadır. DSÖ'nün 2021 yılında yayımlanan raporuna göre 2016 yılında dünyada erişkinlerin %39'unun fazla kilolu veya obez, %13'ünün ise obez olduğu; 2030 yılına kadar 1 milyar insanın obezite yaşayacağının tahmin edildiği bildirilmiştir. DSÖ'nün 2024 tarihli raporuna göre ise 2022 yılında erişkin nüfusun %43'ünün fazla kilolu veya obez, %16'sının ise obez olduğu belirtilmiştir.
Dünya Obezite Federasyonu'nun 2023 yılı raporunda, mevcut eğilimler devam edecek olursa, 2035 yılında dünya genelinde obezite ile yaşayacak insan sayısının 1,9 milyar olacağının tahmin edildiği bildirilmiş ve bunun her 4 kişiden 1'i olacağı vurgulanmıştır. Bu tahmin aynı zamanda 2035 yılında dünya nüfusunun yarısının (4 milyar kişi) fazla kilolu veya obez olacağına işaret etmektedir. Yine aynı rapora göre 2020 yılında her 11 çocuktan 1'inin obez olduğu, 2035 yılına kadar %100'ün üzerinde bir artış sonucu 400 milyon çocuğun obeziteye sahip olacağı öngörülmektedir.
Dünya genelinde çocukluk çağı obezitesinin artış hızının daha yüksek olması dikkat çekicidir. Ayrıca obezitenin fiziksel, ruhsal ve sosyal sağlığa olumsuz etkilerinin akademik performansı da içereceği unutulmamalıdır. DSÖ'nün raporuna göre 2022 yılında 160 milyon 5-19 yaş çocuk ve ergen ve 37 milyon 5 yaş altı çocuk obezdir. Dünya Obezite Federasyonu'nun 2035 yılı tahmini ise toplamda 400 milyon çocuğun obez olacağı yönündedir.
Obezite ile mücadelede 'önleme' çalışmaları, yani obezite ve komplikasyonlarının meydana gelmemesi için uğraş vermek esastır. Bu kapsamda toplum eğitimleri ve farkındalık düzeyini artırmaya yönelik çalışmaların devamlılığı önem taşımaktadır. Obezite ile mücadele için tüm yıl/yıllar boyunca çalışmalar devam etmeli, eylemler gerçekleştirilmelidir. '4 Mart Dünya Obezite Günü' gibi özel günler ise konuyu gündeme taşımak, toplumda farkındalık oluşturmak ve dikkat çekmek için önemli fırsatlardır. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Bakanlığımız ve İl Sağlık Müdürlüklerimizce, 4 Mart'ta Dünya Obezite Günü için çeşitli etkinlikler planlanmaktadır.

'Dünya Obezite Federasyonu, bu yıl 4 Mart Dünya Obezite Günü için 'Sistemleri Değiştir, Sağlıklı Yaşa' temasını belirlemiştir. Tek başına yapılacak müdahale girişimlerinin, salgın boyutuna ulaşan obezite ile mücadelede yetersiz kalacağına dikkat çekilen bu tema ile sağlık ve gıda sistemlerindeki değişiklikler ve çevresel düzenlemeleri içeren kapsamlı bir yaklaşıma vurgu yapılmaktadır.
Ülkemizde 2010 yılında uygulanmaya başlanan 'Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı' çerçevesinde 'Obezite ile Mücadele ve Fiziksel Aktivite Eylem Planı' güncellenerek uygulanmaya devam etmektedir. Ayrıca Bakanlığımızca uygulanmakta olan 'Türkiye Diyabet Programı' ve 'Türkiye Aşırı Tuz Tüketiminin Azaltılması Programı' da gerek sağlıklı beslenme gerekse obezite ile mücadeleye doğrudan ve dolaydı katkıları olan programlardır.
Obeziteden korunma ve obezite ile mücadelede en önemli iki unsur sağlıklı beslenmek ve fiziksel aktivitenin artırılmasıdır. Obezite ve obezitenin neden olduğu kronik hastalıklar ile vitamin ve mineral yetersizliklerinin önlenmesi bireyin sağlığı kadar toplum sağlığı açısından da önem taşımaktadır. Sağlıklı yaşam, sağlıklı beslenmenin yanı sıra aktif bir yaşam için artırılmış fiziksel aktivite düzeyine dayalıdır.
Sağlıklı yaşam için yetişkinlikte haftanın en az 5 günü ve günde en az 30 dakika orta şiddetli veya haftada en az 75 dakika yüksek şiddetli; çocukluk çağında ise günde en az 60 dakika orta veya yüksek şiddetli fiziksel aktivite yapılmalıdır.
Besin gruplarında yer alan besinlerden sağlıklı seçim yapılabilmesi için bireyin sağlık ve hastalık durumuna, yaş ve cinsiyetine, fiziksel aktivite ve fizyolojik durumuna (gebe ve emziklilik vb.) göre; besinlerin yapısal özellikleri, posa, yağ, tuz ve eklenmiş şeker içerikleri dikkate alınarak seçimler yapılmalıdır.
Obezite de dahil, beslenme ile ilişikli kronik hastalıkların gelişimini önlemek için sağlıklı beslenme kültürünün edinilmesi önemlidir. Bunun için temel bazı öneriler şöyle özetlenebilir;
• Küçük yaşlardan itibaren vücut ağırlığı, kan basıncı, kan şekeri düzeyi, kan yağları ve kemik sağlığını olumlu yönde etkileyecek sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanılmalıdır. Yetişkin bireyler, ilgili kontrollerin yapılması için düzenli olarak hekime başvurmalıdır.
• Beden kütle indeksinin 20,0-24,9 kg/m2 arasında olması sağlanmalıdır.Vücut bileşimi belirli aralıklarla değerlendirilmelidir.
• Sağlıklı bir vücut ağırlığının korunması sürdürülebilir olmalı, sık kilo alıp vermekten kaçınılmalıdır. Bunun için uygun beslenme düzeni hem besin gereksinimlerini karşılamalı hem de toplam enerji alımı toplam enerji ihtiyacını geçmemelidir.
• Besin çeşitliliği artırılmalı, her öğün her besin grubunda yer alan besinlerden biri seçilerek gereksinim kadar tüketmeye özen gösterilmelidir. Günlük beslenmede mutlaka önerilen miktarlarda su tüketilmelidir.
• Toplam ve doymuş yağ alımı azaltılmalıdır. Tüketilen doymuş yağ miktarı günlük alınan toplam enerjinin %10'unu aşmamalıdır. Doymuş yağlar tam yağlı süt ve süt ürünleri ile et ve et ürünlerinde bulunmaktadır. Günlük diyette az yağlı süt ve süt ürünleri ile et ve et ürünleri tercih edilmeli, yemeklere eklenen doymuş yağ miktarı azaltılmalıdır.
• Yemeklerde, tereyağı, margarin, kuyruk veya iç yağı gibi doymuş yağlar yerine bitkisel sıvı yağlar (zeytinyağı, ayçiçek yağı, mısırözüvb.) tercih edilmelidir.
• Şeker alımı azaltılmalı, tüketilen basit şeker miktarı günlük alınan toplam enerjinin %10'unu geçmemelidir. Eklenmiş şeker içeren pastane ürünleri, hamur işleri, tatlı, çikolata ve hazır paketli ürünlerin tüketimi azaltılmalıdır. Şeker eklenmiş içeceklerden de sakınılmalı, meyve suyu yerine meyve tüketilmelidir. Hazır paketli meyve suyu kullanılacak ise eklenmiş şeker içermeyen, %100 meyve suları tercih edilmelidir.
• Glisemik indeksi (karbonhidratların kan şekeri düzeyine olan etkisi) yüksek olan besinler daha düşük glisemik indeksli alternatifleri ile değiştirilmelidir. Örneğin, beyaz ekmek, pirinç pilavı, beyaz un yerine esmer ekmek, bulgur pilavı ve esmer un tercih edilmelidir.
• Sebze, meyve, tam tahıl, kuru baklagil ve yağlı tohum tüketimiyle posa alımı artırılmalıdır.
• Sebze ve meyvelerin mevsiminde tüketilmeli ve günde en az 400 g sebze ve meyve tüketilmelidir. Ana yemeklerde sebzelere yer verilmeli, ara öğünlerde ise meyveler yer almalıdır. Sebze ve meyve tüketiminde çeşitlilik sağlanması da önemlidir.
• Aşırı protein tüketiminden kaçınılmalıdır. Yüksek proteinli beslenmenin idrarla kalsiyum atımını artırarak osteoporoz gelişimini tetiklediği bilinmelidir.
• Haftada en az iki kez (300-500 g) balık tüketmeye özen gösterilmelidir.
• Her gün 2-3 su bardağı süt ve/veya yoğurt tüketilmelidir.
• Hazır paketli ürün tüketimi sınırlandırılmalıdır. Bu ürünlerden daha sağlıklı olanların seçilebilmesi için gıdaların ambalajı üzerinde yer alan besin etiketleri değerlendirilmeli, yağ ve şeker içeriği düşük olanlar tercih edilmelidir.
• Uygun pişirme yöntemleri kullanılarak yemeklere eklenen yağ miktarı azaltılmalıdır. Örneğin besinleri kızartmak yerine haşlama, buharda, ızgarada, fırında veya mikrodalga fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir.
• Tuz, tuzlanmış ve tuz içeriği yüksek besinlerin (turşu, salamura besinler, zeytin vb.) tüketimi azaltılmalı, yemeğin tadına bakmadan tuz ilavesi yapılmamalıdır. Kullanılan tuzun iyotlu tuz olmasına dikkat edilmelidir.
• Sıvı tüketimi artırılmalıdır.Günde 8 su bardağı su içiniz şeklindeki öneri bazı bireyler için yetersiz, bazıları için ise fazla olabilir. Bununla birlikte iyi bir hedef olarak düşünülmelidir. Su dengesinin sağlanmasının yaşamsal önemi vardır.Günlük su gereksinimi,'vücut ağırlığı (kg) x 35 ml' şeklinde hesaplanabilir.Hava sıcaklığının fazla olması, ateş, diyare ve kusma gibi durumlarda günlük sıvı alımı artırılmalıdır. Kafein içeren içecekler, günlük alınması gereken sıvı hesabına dahil edilmemelidir.
• Kafein içeren kahve türleri ve gazlı/gazsız içeceklerin ve enerji içeceklerinin tüketimi sınırlandırılmalıdır. Sağlıklı yetişkinler için günlük 100-300 mg kafein alınabilir; ancak bu miktarlar hipertansiyon ve kalp ritim bozukluğu olan kişiler için uygun olmayabilir.
• Düzenli yemek yeme alışkanlığı edinilmeli ve geç saatte yemek yemekten kaçınılmalıdır. Ev dışında yemek yeme sıklığı azaltılmalı, yendiği zaman az yağlı yemekler tercih edilmelidir.
• Fiziksel aktivite artırılmalı, yemekten 2-3 saat sonra egzersiz yapma alışkanlığıkazanılmalıdır.
Obezitenin Tedavisi Nasıl Yapılır, Nerelere Başvurulabilir?
Obezite, tedavi edilmediği takdirde yan etkileri ile yaşam süresini kısaltan, yaşam kalitesini bozan, doku ve organları olumsuz etkileyen bir hastalıktır. Obezitenin tedavisinde uygulanabilecek yöntemler; tıbbi beslenme (diyet) tedavisi, egzersiz tedavisi, davranış değişikliği tedavisi, ilaç tedavisi ve cerrahi tedavidir. Diyet tedavisi, artmış fiziksel aktivite ve davranış terapisi 'ağırlık kaybı' tedavisinin üç temel bileşenidir.
Obeziteli bireylerde vücut ağırlığını kaybetme başarısının artırılması, hızlı ve hatalı kilo verme yöntemlerinden uzak durulması için birden çok uzmanlık alanının ortak yaklaşımı önemlidir. Obezite tedavisinin başarılı bir şekilde yürütülmesi için; 'sağlıklı beslenme, egzersiz ve davranış değişikliği' içeren üçlü tedavi programının; hekim, diyetisyen, fizyoterapist, psikolog ve psikiyatrist gibi meslek gruplarından oluşan bir ekip tarafından uygulanması gerekir.
Obeziteli bireyin diyetisyenler tarafından beslenme durumunun değerlendirilip bireyin yaşına, cinsiyetine, fiziksel aktivite düzeyine, fizyolojik durumuna ve beslenme alışkanlıklarına uygun, yeterli ve dengeli beslenmesini sağlayacak bir beslenme planı yapılması, diyet tedavisini oluşturmaktadır.
Fazla kilolu ve obeziteli bireyler, beslenme ile ilgili konularda doğru bilgi edinmek ve diyet tedavisi almak için,aile hekimi aracılığı ile İlçe Sağlık Müdürlükleri, Toplum Sağlığı Merkezleri ve Sağlıklı Hayat Merkezlerinde verilen beslenme/obezite danışmanlığı hizmetinden yararlanabilir.'

Bakmadan Geçme