Saadet Partisi İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı'ndan Basın Bildirisi
Diyarbakır İli Çınar İlçesi İlçe Emniyet Müdürlüğü ve polis lojmanlarına terör örgütü PKK tarafından yapıldığı tespit edilen saldırıda 1 emniyet görevlimizin şehit düştüğü 5 sivil vatandaşımızın vefat ettiği ve 39 vatandaşımızın da yaralandığı haberi ile uyandık. Şehidimize ve ölen vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyoruz.
14 yıldır iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi kurulduğu 14 Ağustos 2001 tarihinden itibaren dünyadaki ve ülkemizdeki sorunlar karşısında takınacağı tutumun mevcut sorunların zor çözümleri karşısında sorunu çözmeye yönelik bir direnç ortaya koymak yerine, sorunlar karşısında küresel statükoya boyun eğen bir tavır alacağının garantisini vererek siyaset sahnesine girmiştir.
Dünya ve ülkemiz mazlumları için bir ümit olarak ortaya çıkmış Milli Görüş hareketinin zorlu fakat en meşru yollarla sorun çözen mücadelesini sırtlayamayan insanların katkısı ile kurulmuş siyasi bir hareketten, bugün iç ve dış politikada karşı karşıya bulunduğumuz manzaradan daha farklı bir şey beklemek mevcut AK Parti hükümetine büyük bir iltifat olur kanaatindeyiz. Ülkemizin eğitim, işsizlik, sınaî, adalet, tarım, dış politika, terör gibi en temel meseleleri çözülmek bir yana birbirini olumsuz yönde besleyen kangrenleşmiş meseleler haline getirilmiş durumda.
Diyarbakır Çınar İlçesi'nde yaşanan saldırı da terör konusunda yanlış ve sorumsuz politikaların neticesi olarak karşımıza çıkıyor. Maalesef iktidar partisinin politika belirleme sürecinin ülkemizin menfaatlerini önceleyen değil, küresel ve bölgesel konjonktüre teslim olmuş zihniyetle, yönlendiren güçlerin menfaatleri ve politikaları belirleyici olmaktadır. Aksi takdirde düzenli ve dünyanın sayılı orduları arasında yerini almış güvenlik güçlerimiz karşısında bir terör örgütünün varlık gösteremeyeceği her akıl sahibinin malumudur. 2009'da başlayan ve 2012 itibari ile neredeyse Türkiye gündeminin tek maddesi olarak gündemi işgal eden, 'Çözüm Süreci'nin ne olduğunu, neye hizmet ettiğini sorgulayan herkesin neredeyse vatan haini ilan edildiği noktadan ve tam olarak neye tekabül ettiği bilinmeyen 'Çözüm Süreci' 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri sonucu bambaşka bir yöne evirildi. Büyük Ortadoğu Projesi paralelinde ülke gündemine sokulmaya çalışılan Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi (AK Parti seçmeninin %70 ininde istemediği) için gerekli vekil sayısını çıkaramayan iktidar partisi, miadı dolmuş, tasfiye süreci başlamış, yerine daha işlevsel piyon ve aktörlerin ikame edildiği PKK'yı karşısına alarak istediği oy oranına ulaşabilmiştir. Türkiye'yi bekleyen Başkanlık Sistemine geçiş ve Yeni Anayasa süreçlerinden bağımsız bir şekilde AK Parti hükümetinin terörle mücadelesini okumak yanlış, en azından eksik bir okuma olacaktır. PKK'yı karşısına olabildiğine alan hükümet, PKK'nın gelişip serpilmesine en büyük katkıları verdiğini sağır sultanın bile duyduğu ABD ve İsrail ile ilişkilerinde en güzel dönemini yaşamakta.
1 Kasım seçimleri öncesi güneydoğu Anadolu bölgemizi HDP dışında, Genel başkan düzeyinde ziyaret eden tek siyasi parti genel başkanı Sn. Mustafa Kamalak'ın da ifadelerinde yerini bulduğu gibi 'Ülke olarak kirli, sinsi ve kanlı bir oyunun kurbanı oluyoruz' Çok açıktır ki millet birbirinden asla kopmak istemiyor. Aksi bir kanaati bölge insanımız taşıyor olsaydı bu gün, HDP'nin %80 oy aldığı bölgelerde güvenlik güçlerimizin operasyon yapma imknı olmazdı. PKK bölge insanımızdan destek alamamaktadır. Sur, Silopi, Cizre ve Şırnak ta yaşanan hadiseler asla bütün bölgeye mal edilemez.
Hükümet, her akşam haber bültenlerinde bölgede yapılan operasyonların vaveylasından kendine puan toplama hesapları yapmak kısırlığından bir an evvel kurtulup, ne pahasına olursa olsun bölgede 100 bin kişinin çalışacağı büyük yatırımları devlet eli ile planlayarak götürmek zorundadır. Yine bölgede cirit atan her türlü yabancı unsuru bölgeden temizleyerek her aşaması ayrı bir skandal olan Suriye politikasındaki yanlışlarını BOP rağmen düzeltmelidir.
İslam dünyası ve ülkemiz için 20. Yüzyılın yetiştirdiği en önemli şahsiyet, Milli Görüşün Kurucusu ve ülkemizin eski başbakanlarından merhum Erbakan'ın ifadeleri bu günlerimize yön vermelidir. Bile bile ateşe düşmenin vebali büyüktür. 1992 yılında mecliste dönemin hükümetine yapılan uyarılara kulak verdiğimizde bu uyarıların bu günün hükümetine yapılmışçasına geçerliliğini koruduğu aşikrdır çünkü zihniyet aynıdır;
'Bakınız, plan şudur; şimdi önce Kuzey Irak'ta bir otorite boşluğu meydana getirilecek. Burada Batı'nın yönetiminde oradaki halkı değil Batı'nın arzularını gözetecek bir bölge meydana getirilecek. Ondan sonra Türkiye'nin Güneydoğu'su bu bölgeye ilhak edilecek ve bunun için Türkiye, Irak, Suriye ve İran'da Müslümanlar birbirini ezsin diye bölgedeki Kürt kökenli Müslümanlarla birbirlerini Vietnam'a dönüştürülecek. Bu Vietnam'a dönüşürken sözde kurtarıcı gibi İsrail Lübnan'ı alacak ve böylece ta Akdeniz'de geniş bir kapısı bulunan İsrail Lübnan boşluğundan Kuzey Irak – Ermenistan – Bakü'ye kadar uzanan bir koridor kurulacak. Bu koridor içerisinde Kuzey Irak ve Güneydoğu Anadolu bir araya getirilip önce Ermenistan'ın yönetimine verilecek. Burada oturan Müslüman halk Ermeni değirmeninde öğütülecek ve İsrail'e yumuşak yutulacak bir lokma haline getirilerek teslim edilecek. İşte plan budur. Bu planın tatbikatını görüyoruz. İşte daha iki yıl evvel Amerikalı yarbayların Riyad'taki kararghlarında yaptıkları açıklama: 'Biz Kuzey Irak'ta otorite boşluğu kuracağız, Anadolu'dan da buraya parçalar ilave edeceğiz' demediler mi? Bunları biz burada kaç defa konuşmadık mı?
İşte şimdi Güneydoğu Anadolu Lübnan'laştırılmadı mı? Bu PKK'yı oradan buraya kim gönderiyor zannediyorsunuz. Amerika gönderiyor. İşte ellerindeki silah, işte plan… Ne acıklıdır ki, bizim zaten çok şükür istihbaratımız yok. Çünkü olan istihbaratımız da CIA ve MOSSAD ile işbirliği halinde. Şu halimize bakınız. Amerikalı adam istediği gibi oynuyor. Bize istihbarat diye yönlendiriyor. Onlara da git vur diyor. Bizim bir milli istihbaratımız yok. İki aydan beri daha istihbarata bir başkan bile konulamadı ve böylece bu hükümetin elinde Güneydoğu Anadolu görüldüğü gibi Lübnan'laştırıldı. Ve tabi bu dış güçler Müslüman ülkeleri birbirine düşürmek istiyor ki, burası Vietnam laşsın, Müslümanlar birbirlerini öldürsünler, İsrail daha serbest kalsın. Bunun için de politikaları İsrail ile Türkiye'yi birbirine yaklaştırmaktır. Ne yazık ki bu hükümet görüldüğü gibi İsrail ile can ciğer dosttur. Onun dışişleri bakanıyla görüşüyor. Oradan gelen heyetlere Dolmabahçe Sarayı'nda hepsi arka arkaya dizilip saygı duruşunda bulunuyorlar. Yürüyen ne? Yürüyen Siyonist plan, dış güçlerin planı… Netice ne oluyor? Bizim Anadolu'muzun bir parçası Lübnan oluyor. Bizim Anadolu'muzun bir parçası Vietnam'laştırılmak isteniyor. Şu hale bakınız.
Elbette bu vatan hepimizin… Elbette sizleri ikaz etmek bizim için vatan borcudur. Ne yapıyorsunuz, farkında değilsiniz, biz sizi size aynada göstermeye çalışıyoruz. Bak yaptıklarınız bu. İstemiyorsunuz ama istemediğiniz halde siz farkında olmadan ülkenin bölünmesi için çalışanlara yardımcı oluyorsunuz. Kendinize gelin, elbette sizi ikaz etmek bizim vazifemiz, bu Meclis'in vazifesi.' diyor yıllar öncesinden Merhum Erbakan.
Siyasette erdem doğru söylemekten daha çok doğru yapmak, doğru yapana omuz vermektir. Ülke olarak yıllardır en temel sorunlarımızı çözmenin tek yolunun laf dan ziyade icraata yönelmek olduğu gerçeği artık önümüzde duran en büyük gerçek . Ülkemizin selameti bölgemizin istikrarı için bir an evvel İslam birliği kurma çalışmaları başlatılmalıdır. Camiamız bu konu da yapılacak çalışmalara bütün birikimi ile hizmet etmeye hazırdır. Ayrıca iç ve dış politikanın gücünün içerde yapılan reel yatırımlara bağlı olduğu aşikardır. Başta Güney Doğu Anadolu olmak üzere ülkemizin her yeri acilen ihtiyacı olan yatırıma ve desteğe kavuşturulmalı, DPT yetişmiş kadrolarından istifade edilerek devletin bütün riskleri alarak gereken yatırımları ortaya koyması şarttır. Hassaten Güney Doğu Anadolu bölgemiz 'sorunlu' bölge olarak işlenen imajı iç turizm canlandırılarak kırılmalı kardeşlik bağlarını canlandıracak her türlü sosyal çalışma önünde engel bırakılmamalıdır.
Uludere (Roboski) ile başlayan ve bu gün farklı şekillerle devam ettirilen ayırma, koparma süreci, 90'lar da hezimete uğrayan muadilleri gibi başarısızlığa uğramaya mahkumdur. Çünkü bu kardeşlik geçmişte bu günkünden çok daha büyük sınavlardan geçmiştir.
Aziz milletimizin mayası imanla karılmıştır ve ilan ediyoruz ki 'Orta Doğu' da Türk-Kürt ittifakı daha çok haçlı ittifakı bozacaktır.
NAGEHAN GÜL ASİLTÜRK
SAADET PARTİSİ İSTANBUL İL KADIN KOLLARI BAŞKANI