Bulgaristan'da yaşadığı zulmü kibrit kutusuna gizlediği mektup ile Türkiye'ye göndererek duyurdu

Bulgaristan'ın 1984-1989'da uyguladığı asimilasyon politikasına karşı çıktığı gerekçesiyle birçok zulme maruz kalan Bulgaristan Türkü Cemil Birtane yaşadıklarını kibrit kutusuna gizlediği mektup ile Türkiye'ye göndererek duyurdu.

Bulgaristan'ın 1984-1989'da uyguladığı asimilasyon politikasına karşı çıktığı gerekçesiyle birçok zulme maruz kalan Bulgaristan Türkü Cemil Birtane yaşadıklarını kibrit kutusuna gizlediği mektup ile Türkiye'ye göndererek duyurdu.

Kırklareli'nde yaşayan Cemil (77) ve Kıymet (75) Birtane çifti, Bulgaristan'ın asimilasyon politikasına karşı çıktığı için işkenceye, sürgüne maruz kaldı. 1984 yıllının Aralık ayında Kırcaali başlayan zulme karşı gelmek için yola çıkan Cemil Birtane cezaevlerine konuldu, sürgünlere götürüldü, işkenceler gördü. Birtane, o acılı günlerde her şeye rağmen Türklüğünü savunmak içi direnişini sürdürdü. Birtane, yaklaşık 5 yıl ailesinden uzak kaldı. Birtane, çifti 1989 yıllının sonlarında sınır dışı edilince, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın talimatıyla uçakla Türkiye'ye getirildi. Kırklareli'nde uzun yıllar işçi statüsünde çalıştı.

Bulgaristan'da soya dönüş adı altında isimlerini değiştirmeye çalıştıklarını anlatan Birtane “Bulgaristan'da 1984-1989 tarihleri arasında soya dönüş adı altında isimlerimizi değiştirdiler. 1984 yılında ilk Kırcıali bölgesinde başladı. Biz Varna bölgesinde iken bu olayların olmayacağını söylüyorlardı. Ben kendim Rodop kökenli olduğum için bunu duyduktan sonra 1985'in Şubat ayının 14'ün de Varna'dan, Kırcıali'ye yolculuk yaptım aynı zamanda evde rahmetli babam gitme dedi çok olaylar orada oluyormuş, dinlemedim kendisini gittim hem aslını öğrenmek hem de akrabaları görmek sebebiyle. Kırcıali'ye varmadan Bulgar polisleri trende arama yaptılar ve beni alıp kelepçelediler. Sonra beni Kırcıali Emniyet Müdürlüğüne götürdüler ve nezarette kaldım. İçeride insanların köpek ısırıklarından ayakları kan içinde, ağlayanlar, duvarlar kan içinde fakat iş işten geçmişti. Aradan 2 saat geçtikten sonra beni üst kata çıkardılar. Oradaki görevliler Varna Emniyet Müdürlüğündendi ve bir tanesi beni tanıdı bana sen Varna'dan burada ne işin var dedi bende dedim akrabalarımı görmeye geldim ama sonrasında dayak yedim. Dayak sebebiyle suratım kan içindeydi ve beni geri gönderdiler. Tren garına geldiğimde biletimi almışlardı fakat ben kendimden geçmiştim. Varna'ya gideceksin burada gördüklerini söylemeyeceksin dediler. Eve döndüm aile beni görünce ağladı her yerim kan içindeydi” dedi.

“Biz Türk'üz, Türk gibi ölmek istiyoruz, asla Bulgarlığı kabul etmiyoruz”

Belene Cezaevinde kaldığını belirten Birtane, Bulgarlara karşı Türklüğünü savunmak için işkence gördüğünü ifade etti.

Kaldığı Belene Cezaevinde açılık grevleri yaptığını dile getiren Birtane, “Yaklaşık 2 hafta sonra köyümüzü bastılar Bulgar polisleri evlerden insanları tek tek alarak muhtarlığa götürdüler biz direndik çıkmadık. İş yerine gittim 2 gün sonra beni ve arkadaşımı muhtarla beraber polis aldılar bizi kelepçelerdiler oradan Varna Emniyet Müdürlüğüne götürdüler. Orada nezarethanede kaldık. Ertesi gün sabaha karşı kapalı araçlara bindirildik ve nereye gittiğimizi bilmiyorduk. Saatlerce bir yolculuktan sonra Belene Cezaevine vardık. Vardığımız yerde indirildik ve cezaevi elbiseler giydik. İçerileri o kadar soğuktu ki buz gibiydi, yiyecek yoktu, tuvalet yoktu çok işkence gördük. Arada bizi polisler sorguya çekiyordu daha ne kadar direneceksiniz burada aileleriniz var çocuklarınız var gitsenize diyorlardı bizde bizim direneceğimiz size bağlı biz Türk'üz, Türk gibi ölmek istiyoruz, asla Bulgarlığı kabul etmiyoruz bu kelimeleri söyledikten sonra daha çok sinirleniyorlardı ve işkence görüyorduk. Bu kadar mücadeleden sonra bir gün yüze yakın arkadaşımızı Belene Cezaevinden başka yere gönderdiler onların içinde bizde vardık. İçerde açlık grevleri yapıyorduk bazı arkadaşlarla. Diğer cezaevine vardığımızda da aynıydı yemekler yenilecek gibi değildi. Daha fazla domuz eti veriyorlardı biz yemiyorduk ekmekler kurtlu ve orada da başladık açlık grevleri yapmaya” diye konuştu.

Daha sonra bazı köylere sürüldüğünü anlatan Birtane, radyo dinlerken ralli yarışması olacağını ve Türk ekiplerinde katılacağını duyması üzerine harekete geçtiğini söyledi.

"Ben Türk'üm burada sürgündeyim, bu kibrit kutusunu gerekli yerlere ulaştır dedim"

Birtane, yarış günü kibrit kutusu içinde hazırladığı mektubu ulaştırmaya çalıştığını ifade ederek “O zaman şansımıza ralli yarışları benim sürgünde olduğum köyden geçecekti. İzindeyim ve çocuklarımın ikisi de yanımdaydı onlara dedim tam benim evin önünde keskin bir viraj vardı. Yarış için hazırlık ekibi oradan geçiyordu. Çocuklarıma dedim, gelen arabada ay ve yıldız gördüğünüz zaman bana söyleyin onlarda kaldırdı elini. Ay ile yıldız olan arabanın önüne atladım ve keskin viraj olduğu için hızlı gitmiyordu. Hazırlamış olduğum kibrit kutusu içindeki mektubu pencereyi açtığı gibi arabanın içine attım. Ben Türk'üm burada sürgündeyim, bu kibrit kutusunu gerekli yerlere ulaştır dedim ve tamam dedi gitti. Aradan 2 gün geçtikten sonra yine radyo dinlerken Türkiye'nin sesi radyosundan ana haberlerde bu kibrit kutusundaki mektubu gerek yerleri ulaştırmış ve radyolarda yayınlandı. Çok tereddütte kaldım, Bulgar polisleri duyar mı diye ama korkma dedi arkadaşlarım ve günde 5 - 6 haberlerde yayınladı” şekilde konuştu.

Çok zor zamanlar geçirdikleri söyleyen Kıymet Birtane, Belene Cezaevinde kalan eşini 5 yıl görmediğini ve baskı gördüğünü anlattı.

Birtane, bir gün evinde otururken eşinin kıyafetlerini getirdiklerini ifade ederek “Bir gün kapım çaldı ve bir koli getirdiler. İçinde eşimin eşyaları çıktı zannettim öldürmüşler. O an bayılıp yere yığılmışım. Sonrasında öğrendim ölmediğini” dedi.

İHA

Bakmadan Geçme