100 yıllık insan utancı
Geçen günlerde sizlerle Sarah Saartjie Baartman'nın yaşantısını paylaşıp Batının çirkin yüzüne bakmıştık.
Yüz yıllık insan utancı
Geçen günlerde sizlerle Sarah Saartjie Baartman’nın yaşantısını paylaşıp Batının çirkin yüzüne bakmıştık. Bugün de ona benzeyen Ota Benga’nın yaşantısını paylaşıyorum…
Yazının başında önce şunu hatırlatayım izninizle; 16. ve 19. yüzyıllar arasında Afrika'da büyük bir insan talanı yapıldı.
Köleleştirilen milyonlarca Afrikalıdan biri de Ota Benga’dır.
Hayatları zaten dramatik olan bu insanların arasında belki de insanlık tarihine utanç olarak geçecek bir uygulamaya maruz kalmıştır.
Darwin İnsanın Türeyişi adlı kitabıyla, insanın maymun benzeri canlılardan evrimleştiğini iddia ettikten sonra, bu senaryoyu destekleyecek fosil arayışı başladı. Ancak bazı evrimciler “yarı maymun-yarı insan” canlıların sadece fosil kayıtlarında değil, dünyanın farklı bölgelerinde canlı olarak da bulunabileceğine inanıyorlardı. 20. yüzyılın başlarında bu “canlı ara geçiş formu” arayışları bazı vahşetlere neden oldu. Bu vahşetlerden biri, “Ota Benga” adlı pigmenin hikayesiydi.
Yine avlanmak için çıktığı bir gün yukardan bir ağ düşer ve şapkalı adamlar üstüne çullanırlar. Kendine geldiğinde elleri arkasından bağlanmıştır. Zincirler... Prangalar... 1904 yılında Amerikalı misyoner Samuel Philips Verner tarafından Belçika Kongo'sunda yakalandı ve diğer renkdaşları gibi zincire vurularak ve çok zor şartlar altında Amerika Birleşik Devletleri'ne götürülür.
Afrikalı kabilelerden Chirichiri'lerin bir ferdi olan Ota Benga'nın ismi kendi dilinde "Dost" demektir. Pigme asıllı Ota Benga Kongo ormanlarında yaşayan iki çocuklu bir aile reisiydi. Evrimciler onu hayvan gibi avlayıp, zincirlere vurup kafese tıktılar, hayvanat bahçesinde maymunlarla birlikte seyircilerin karşısına çıkardılar. Parmaklığa şu levha asıldı: "İşte insanın eski ataları!"
Ota, hanımını ve çocuklarını özlemiştir, kendi dilinde "beni bırakın" diye yalvarır. Gardiyanlara güç yetesi değildir, içini çeke çeke ağlar. Çok üşür ve çok acıkır.
Samuel'i tanır, "çocuklarım bekliyor dönmem lazım" diye yalvarsa da cevap alamaz. Samuel sağırdır sanki onu duymaz.
Ota Benga 23 yaşında olup boyu 1.49 metre, 46 kilogramdı... 9 Eylül 1906 tarihinde New York (Bronx) Hayvanat Bahçesi’ne getirilip Eylül ayı boyunca akşamüstleri ziyaret edilebilir yazısı altında bir kafese konulur.
1904 yılında St.Louis Dünya Fuarı'nda çeşitli maymun türleriyle birlikte aynı kafeste "İnsana En Yakın Ara Geçiş Formu" olarak teşhir edildi. 2 yıl sonra New York'taki Bronx Hayvanat Bahçesi'nde birkaç şempanze, bir goril ve bir orangutan ile birlikte "İnsanın Eski Ataları" adı altında sergilendi.
Bu Kongolu adamOta Benga. New York Bronx Hayvanat Bahçesi'ne 1906 yılında getirildi. Evrimin 'eksik halkası' olarak tanımlanan adamı görmeye her gün 40.000 kişi geliyor ve onunla sık sık dalga geçiyordu.
Afrikalı ve Asyalı insanların batılılar görsün diye kafes gibi alanlarda sergilenir. 20. yüzyılın başlarında milyonlarca kişinin ziyaret ettiği bu 'insanat' bahçeleri hem Amerika'da hem de Arupa' da bulunuyordu.
Batı dünyası ve ilkel olarak gördükleri insanlar arasındaki farkları vatandaşlara göstermek için yapılan bu yerler 1958'lerin sonuna kadar sürdü.
Hem Avrupa hem de Amerika'da yer alan bu sektör oldukça rahatsızlık verici olsa da fazlaca raabet görüyordu.
O günlerde insan hayvanat bahçeleri dünyanın her bir yanında görülebiliyordu.
19. yüzyıl sonlarında ve 20. yüzyıl başlarında süren bu insan sergilerinde, getirilen insanlar kötü muameleye maruz kalıyor ve çoğunlukla da ölüyordu.
1906 yılında New York'ta düzenenlenen bir fuarda ise küçük bir Filipinli kız çocuğu meraklı gözler önünde sergide yerini almış.
Aynı dönemde Avrupa'da da Fransa, Norveç, Belçika, Almanya, İspanya ve İtalya gibi ülkelerde bu uygulama görülüyordu.
Norveç 1914 yılında 5 ay süren bir insan hayvanat bahçesi kurdu ve Senegal'den 80 kişi getirip, Kongo Köyü adı verdiği yerde bu insanları sergiledi.
Oslo'da yer alan sergiye Norveç nüfusunun yarısı geldi.
Ayrıca 1889'da Paris'te düzenlenen Dünya Fuar'ındaki ana sergi 400 kişiden oluşan çeşitli ülkelerin yerli vatandaşlarıydı.
Bu fotoğrafta soldan ikinci sırada bulunan Ota Benga'nın New York hayvanat bahçesinde insanlık dışı muamleye maruz kalması büyük tartışmalara sebep oldu.
Yalnızca yerli hayatlarını sürdürdükleri için 'yabani' damgası vurulan birçok kişi bu zulümü yaşadı.
Çocuklar ve bebekler bile bu sergilerde tutuluyordu.
Brüksel kentinde 1958 yılında kurulan fuarda bir 'Kongo Köyü' sergisi ve küçük Afrikalı bir kız çocuğu sergileniyor.
Bu geçiş aşamasını bulma iddiasındaki ırkçı bilimciler,bu insanlar üzerinde çeşitli deneyler yaptılar.
Ota Benga maruz kaldığı bu uygulamaların etkisinden kurtulamadı ve 20 Mart 1916 yılında 32 yaşında iken intihar ederek yaşamına son verdi.
Bakın bir insan öldü! Kimin umurunda? Bir çukura atar, kapatırlar...
Zaten o yılların Amerika'sında siyahiler bile insandan sayılmamakta, restoranlarda "köpek ve zenci giremez" levhaları asılmaktadır.
Ülkesinin ayıbını daha fazla paylaşmak istemeyen Profesör Pamela Newkirk, Ota Benga’nın hayatını, kitap için yaptığı araştırmayı ve 100 yıldır süren bir utancı anlatıyor.
Daha sonra büyük tepkiler çekmeye başlayan bu uygulamalar halk arasında tepkiye yol açtı ve 20. yüzyıl başlarında sona erdi...
Sona ermesi çok sevindirici elbette ki lakin son bulurken de bir çok insanın canından olmasını bilmek üzücü...
İşte dostlar bir çırpıda okuduğumuz her gün her saatin acı çekerek geçiren ve intiharla yaşamına son verilen bir hayat daha... bir insanın yaşamını çalan başka insanlar...
SEVGİyle kalın...
Chenay Kobak